(blog'un konusu: düşük IQ gerektiren tespitler)

20.6.09

ea games

"ea games! challenge everything!"

niye ama niye? manyak mısınız siz, işiniz gücünüz mü yok?

2.6.09

belirli gün ve haftalar

biraz mantıklı düşününce, bişeylerin günü/haftası...nın olması saçma değil mi? tıp bayramı, itfaiyecilik haftası, girişimcilik haftası, tüketiciyi koruma haftası, avukatlar günü, eczacılık günü, NATO günü, camiler haftası, dünya konut günü... hepsi var bunların. ama en bilindik günler olan sevgililer, anneler, babalar... günleri de aynı derecede gereksiz bence.

öncelikle, sen günü olan her neyse işte ona koskocaman bir 364 gün 6 saatte gereken ilgi/sevgi/saygı vs.yi gösterememişsen, neden o bir günde gösterme gereği duyuyorsun ki? samimiyetsizliğin dik alası. yoo, bana "hayatın akışı içinde zaman bulamıyoruz, yoksa..." bahanesiyle gelmeyin, "peki ya o gün nasıl buluyorsun?" derim ben de çünkü.

sonra... mesela benim de eczacılık okumam dolayısıyla eczacılığı ele alalım... eczacılığın gerçekten de bi' güne ihtiyacı var mı? normal bir insan için eczacılık ne ifade ediyor? eczacı, insanların sadece ilaç/kozmetik ürün/eczanede satılan başka herhangi bir şey alırken (yani işleri düştüğünde) muhatap oldukları insanlardan başka bir şey değil. eczacılar olarak kendimizi kandırıyoruz. benzer şey doktorlar, avukatlar, itfaiyeciler vs. için de geçerli. gerçekten de kutsal olan bir tarafı yok. herkes işini para için yapıyor sonuçta. eczacılığın ya da başka bir mesleğin gününün olması, fahişelerin gününün olması kadar abuk.

bir yılın "bilmemne yılı" olarak adlandırılması ise nispeten daha mantıklı. çünkü sürekli kendini tekrar eden, loop'a alınan bir süreçle karşı karşıya kalmıyoruz en azından. bu yıl da astronomi yılıymış bu arada.

defter

hatırlarım da ortaokulda tüm öğretmenlerim yıl boyunca kullanmamız gereken defterleri kendileri belirlerlerdi. peki ama nedeen?! markasını söyleselerdi doktorlar gibi defter firmalarından eşantiyon alıyorlar derdim (ilaç firmalarının eşantiyon olarak defter verdikleri düşünülürse, defter firmaları da ilaç verebilirlerdi, düşünsenize bi', taç marka ağrı kesici) ama öyle bişey de yapmıyorlardı.

"çocuklar 6-8 ortalı harita metod defter alın, çizgili olsun. gerçi yıl boyunca sadece 1 ortasını kullanacağız ama psikopatım ben. her gün 10 kiloluk çantalarla gelmenizi istiyorum çünkü okula. sadistçe bir zevk alıyorum bundan. hem kağıt israfı da güzel bişey."

ya gidin be. ne acayipmişsiniz ortaokul öğretmenleri.

ilk post'umu yazdım aman tanrım

nasıl oluyor da erkeklerin hemcinsleriyle el ele tutuşup yürümesi eşcinselliği çağrıştırırken, kızlar hiçbir şey yokmuş gibi bunu yapabiliyor? yok, şahsen erkeklerle el ele tutuşma gibi bir isteğim falan yok ama kızlarda da çok kötü duruyor. şöyle diyaloglar yaşamamıza neden oluyor aramızda:

- aa bak ne güzel kız (ya da beğeni bildiren herhangi başka bir cümle)
- olm lezbiyen ama baksana
(gülüşmeler)

burdan kızlara sesleniyorum. el ele tutuşup yürümeniz çok komik bişey. birbirinizi her gördüğünüzde kırk yıldır görüşmemiş gibi davranmanız da ayrı bi post'un konusu.

"azalarak bitsin!" -- vedat özdemiroğlu